Cuma, Ağustos 19, 2011

BEBEĞİM BÜYÜMEDEN



Bebeğiniz yeni doğduğunda çevrenizde hali hazırda anne-baba bulunanlardan sıkça duyarsınız: “Tadını çıkart, çok çabuk büyüyorlar…” Bebeğinizin hayatınıza getirdiği yorgunluk, uykusuzluk, yeni anne olma halleri bu uyarıyı kulak ardı etmenize yol açar. Hatta “Keşke çabucak büyüse” dersiniz. Sabahın köründe kalkarsınız ve gün sakız gibi uzar. Gün içinde birbirini takip eden görevler peşinizi bırakmaz. Ama o anne babalar haklıdır. Bebeğinizin gerçekten ne kadar çabuk büyüdüğünü ve geçirdiğiniz hiçbir güne geri dönemeyeceğinizi en fazla bir sene içinde anlarsınız. Bebeğiniz büyümeden yapmanız gereken 10 şeyin listesi aşağıda:

1-  Bebeğinizin videosunu çekmek için sebep aramayın: Sürekli elinizin altında bir kayıt cihazı bulunsun. Video, fotoğraf hatta ses kaydını ihmal etmeyin. Özel günlerin kayıtları daha uzun olacaktır ancak emin olun nedensiz çekilmiş minik görüntüler sizi daha çok neşelendirecek. Frankeştayn edasıyla yürüdüğü ilk adımlarını, çılgın tekmeler savurduğu oyun halısı görüntülerini, babasını gördüğünde müthiş kahkahalarını kaçırmayın derim. Hatta el ve ayak izlerini alın. Bunlar için yapılmış özel ürünleri mağazalarda bulabilirsiniz. Evde kendinizin de yapabileceğini düşünüyorum (bu konu üzerinde hala çalışıyorum). Kıyafetlerinden bazılarını da kolaj çalışması gibi çerçeveleyerek sergileyebilirsiniz.

2-   Bebeğinize bir günlük tutun ve sık sık yazın: Annem ben doğmadan minik bir bebeğim kitabı alıp yazmaya başlamış. Bundan 30 sene önce, düşünebiliyor musunuz? Yaklaşık bir yaşıma kadar çok sık olmasa da benimle ilgili gelişmeleri, ilk hediyelerimi, dişlerimi, ilk kelimelerimi yazmış. Hamile kaldığımı öğrendiğinde önerilerinden birisi, benim de aynı şeyi yapmamdı. Hemen gidip iki tane aldım. Birisi hazır şablonlar içeren bir kitap/defter. Diğeri “bebeğim günlüğü”. Hamileliğim boyunca muntazam yazmış olsam da doğumdan sonra mutfakta bekleyen bulaşıklar, askıdaki çamaşırlar, değişmesi gereken bez, uzun emzirme saatleri, tez derken ihmal ettim maalesef. Telafi etmek için de bu blogu tutmaya başladım işte :P Biliyorum ki  bebeğimin büyürken geçirdiğimiz aşamaların ana hatlarını hep hatırlayacağım ama “keşke daha çok ayrıntı biriktirseydim” diyeceğime de eminim.

3- Anneliğinizle ilgili uyarıları duymazdan gelin: Bebeğinizi dışarı çıkardığınızda hiç tanımadığını insanlar kendilerini sorumlu hatta yetkili hissederek size ne yapmanız gerektiğini söyleyecekler. Yakınınızdakiler yetmiyormuş gibi bir de bu yabancılar işin içine girince, hele ki ilk aylarda aklınız ve ruhunuz daha da karışacaktır. Geçenlerde marketteki kadının, kuzumun ayaklarını tutup “Üşümüş ama bebek, neden çorap giydirmiyorsun?” sorusuna tebessümle sessiz kaldım. En kibarı gülümseyerek sessiz kalmak tabi ama bazen çıldırtıcı olabiliyorlar ki bu durumda çekinmeyin, çıldırın. Unutmayın, çocuğunuzla ilgili en iyiyi SİZ bilirsiniz. Ukala tavırlara tavizkar davranıp bu güzel günlerin tadını kaçırmalarına izin vermeyin.

4-   Bebeğinizi başkalarıyla karşılaştırmayın: Özellikle ilk aylarda her bebek her anne için en akıllı, en sevimli, en becerikli bebektir. Zamanla diğer bebekleri gözlemlemeye başlar ve kendinizinkinin niçin “onunki kadar ……” olmadığını sorgularsınız. Bu arada üstün yanları da gururunuzu o ana kadar hiç olmadığı kadar okşar. Bu durumda aklınıza lütfen şunu getirin: Her bebek farklıdır. Siz hiç yürümeyen bir insan gördünüz mü? Ya da dişleri çıkmamış, çişini beze yapan… Hepimiz sadece ve sadece kendimizi hazır hissettiğimizde öğrendik bunları ama öğrendik sonuçta. Çocuğunuzu rahat bırakın ve gelişiminin keyfini çıkarın.

5-  İç güdülerinize güvenin (gerektiğinde doğru kişilerden doğru bilgi alın): Annelik sanırım biraz da pimpiriklilik demek. Ne yapmalıyım, ne vermeliyim, nasıl örtmeliyim, nasıl tutmalıyım... Liste sayfalar dolusu uzayabilir. Vücut ısısı birazcık artsa menenjitten korkarız, kucağımızda o gün fazla kalsa şımaracağını sanırız, yıkarken kulağına su kaçırmak, taşırken üstüne düşmek fobilerimiz haline gelir. Şimdi size basit bir soru: Sizce hayvanlar bu korkuları yaşıyor mudur? Cevap: Hayır, önlem alıp özgüvenle bebeklerini büyütürler. Önlem alırlar çünkü annelik hayata hazırlamak demektir ve hayat tehlikelidir. Özgüvenle büyütürler çünkü başlarında kendilerine gereksiz “akıl verecek” ve dolayısıyla yetersiz hissettirecek anne / kayınvalide / teyze / abla / komşu / bla bla bla yoktur! Bazen, özellikle doğanın bize bahşettiği olaylarda doğayla bütünleşmek meselenin anahtarıdır. Siz anne / babaysanız emin olun tanrı içinize o yetiyi çoktan koydu bile. Bebeğiniz büyürken özgüveninizi yüksek tutun ve bu durumun onlara da nasıl yansıdığını keyifle izleyin.

6-   Kendinize zaman ayırın: Aslında böylece ona da iyilik yapmış olacaksınız. Evet bir yeni doğanın ya da küçük bir çocuğun anneye ihtiyacı çok fazladır. Ancak burada bir ekleme yapmalıyız: Sağlıklı Anne. Doğum sonrası kilolarınızı vermek için spora başlayın, en azından yürüyün. Arkadaşlarınızla kahve içmek için buluşun. Alışverişe gidin. Arabanızla sevdiğiniz müzikler eşliğinde bir iki saat dolaşın. Siz bunları yaparken bebeğinize mümkünse babası baksın. Eğer işinden izin alamıyorsa bir tatil gününü seçebilirsiniz. Anneniz, başka bir yakınınız ya da bakıcınızdan bunu rica edebilirsiniz. Döndüğünüzde siz kendinizi çok daha iyi hissederken baba / bakıcı akraba ile çocuğunuzun iletişimi artmış olacak. Bu durum onlara da iyi gelecek (Zor geçirilen bir gün bile olsa, bebekle baş başa kalmanın hazzını tadacaklar emin olun).

7-  Bebeğinizin gıda alımıyla ilgili takıntılı olmayın: İlk altı ay sadece anne sütü tavsiye edilmekle birlikte eğer sütünüz bir sebepten ötürü yetersizse mama kullanmanız gerekecek. Bu noktada bebek formül mamalarını kullanmanız, inek sütünden uzak durmanız önerilecek. 6. aya varmadan başlayacağınız ek gıdalarda ise onu yedirme bunu içirmeler baş gösterecek. Tüm bu aşamalar esnasında bebeğinizin gıda alımı yani hayatının devamı sizin elinizde olduğu için seçenekler, zorunluluklar, öneriler arasında boğulacaksınız. Yapmayın. “Gıda sıralaması” yaparsanız rahat edersiniz (üzerinde çalışıyorum, yakında burada olacak). En yararlı ve gerekliden aşağı doğru inen bir liste. Özellikle ek gıdalar döneminde işe yarayacak. Sadece ne yedi, ne kadar yedi, nasıl içti kısımlarını atlayıp seçimi biraz da bebeğinize bırakmanız gerekiyor.

8-   Bebek malzemeleri için çok para harcamayın: Fark etmişsinizdir ki bebek/çocuk kıyafetlerin etiketleri sizinki+eşinizinkilerle kafa kafaya gitmekte. Ve biz yeni anneleri ilk andan itibaren “bebeğimin şuyu da olsun buyu da olsun, amanın eksik kalmasın” korkusu sarmakta. Aldanmayın, satın alacağınız ürünlerin büyük kısmını kullanmayabilirsiniz. Bu durumda kenara koyup onun eğitimi için yatırım yapabileceğiniz paranızı boşu boşuna harcamayın. Gerçekten gerekli ürün alımının yanı sıra bir önerim de kaynağına güveniyorsanız ikinci el kullanın. Kuzey’in gelişini öğrendiğimde “bebek alışverişi dünyası”nın kapısından başımı uzattım. Bu pozisyonda bile kredi kartlarımın limitleri zorlanmaya başlayınca, aynı anda kuzenlerim ve arkadaşlarımın bebeklerinden bize ciciler gelmeye başlayınca, araştırmalarım bu yönde oldu. Bu sistem kendiliğinde öyle güzel oturdu ki, şu anda giysi, oyuncak, mobilya ve aksesuarların döndüğü bir ağımız var (Bu konuyu başka bir yazıda detaylandıracağım). Ağabeylerinden kuzeye gelen eşyaları kısa süre kullanıp (çoğunu isteseniz de uzun süre kullanamıyorsunuz) temiz bir şekilde kuzeyden küçük kardeşlere gönderiyoruz. Unutmayın artık maddi sorumluluğunuz da arttı, birikim yerin savurum yapmamalı…

9-  Onunla çok vakit geçirin: Sarılın, sımsıkı sarılın ki kendisini güvende hissetsin, sarılmayı, sevmeyi öğrensin. Her fırsatta konuşun, ne yaptığınızı anlatın, şarkılar söyleyin, kucağınıza alıp dans edin. Geceleri birlikte uyuyun. Emzirirken / beslerken sadece onunla ilgilenin, elmacık kemiklerini izleyin. Her banyodan sonra ona şefkatle masaj yapın. Her gün defalarca ona “seni seviyorum” diyin. Bunu farklı dillerde de söyleyin. Kaliteli vakit geçirin demiyorum sadece, birlikte çok vakit geçirin aynı zamanda. Unutmayın yakın bir gelecekte sizin kucağınızda değil, muhtemelen sizden uzun boyuyla yanınızda olacak. Kokusuna deodorantlar karışmış, saçları jöleden sertleşmiş olacak. Vaktiniz varken hem onu hem kendinizi şımartın. Çok şımartın hem de…

10-  Evliliğiniz / kocanızla ilişkinizde bebeğinizi kullanmayın:  Bunu iki açıdan ele almak gerekiyor. Önce kötü giden evliliklerin bebek sahibi olarak düzeltilebileceği paradigmasından uzak durmak gerekiyor. Buna inanmayın, bebeğiniz sizin yada eşinizin psikoloğu değil. Hayata geldiği için siz de eşiniz de çok mutlu olacaksınız ancak kişiliğinizden yada çevreden kaynaklanan evlilik sorunlarının çözümüne hiçbir katkısı olmayacağını uzun vadede göreceksiniz. İkincisi; çocuk var boşanmayalım! Bu daha da tehlikeli. Emin olun sağlıksız bir ailede büyüyen bireyler, ayrı anne babayla yaşadıkları hayata göre daha kötü durumda olabiliyorlar. Ama şu da bir gerçek: bebeğin gelişi eşlerin birbirine hayranlığını arttırıyor. O mucizevi varlık tek başına yapılmıyor sonuçta ;)

Sevgiyle…

(Kaynak: Sue Sanders) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder